Sık Sorulanlar

Diz ağrısı günlük hayatta hemen herkesin yaşadığı sorunların arasında yer alıyor. Oturuş pozisyonunun yanlışlığı, dizin yanlış kullanılması gibi masum nedenlerin yanında kireçlenme (kıkırdak aşınması), travma, eklem iltihaplanması ya da romatizmal hastalıklar da diz ağrılarına neden olabiliyor. Sosyal aktiviteleri kısıtlayan diz ağrılarından kurtularak hareketlerin özgürleşebilmesi için; hayat tarzının düzenlenmesi, diz çevresi kasları güçlendirilmesi, ilaç tedavisi gibi yöntemler uygulanabilirken, daha ciddi sorunlarda cerrahi müdahaleler gerekebiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Olcay Güler, diz ağrıları ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

Dizinizde ağrı yaşamamak için bunlara dikkat edin

Genellikle ileri yaşta sık görülen diz ağrıları, aslında hemen her yaşta sorun olabilmektedir. Diz ağrıları birçok nedenden kaynaklanabilmektedir. Kronik yani uzun süreden beri olmayan diz ağrıları daha çok; yanlış spor hareketlerinden, fazla kilodan, spor yaparken yanlış ayakkabı kullanımından, oturuş şekli sorunlarından, diz üzerinde uzun süre çalışmaktan kaynaklanabilmektedir. Bu tür ağrılar sosyal yaşamı ve hareketleri kısıtlasa da yaşam tarzındaki küçük değişikliklerle, kilo kontrolü ve doğru yapılan düzenli egzersiz gibi basit önlemler alarak çözülebilir. Özellikle fazla olan her kilo dizlere fazladan yük olarak binerek hem yaşanan ağrının şiddetini hem de yaralanma ve osteoartrit riskini artırmaktadır. Günlük hayatta alınacak basit önlemlerle yaşanabilecek diz ağrılarını en aza indirmek mümkündür.

  • Doğru ayakkabı kullanın. Yapılan spor ya da aktiviteye uygun ayakkabı seçimi dizlerin üzerindeki anormal yüklenmenin en aza indirilmesinde önemlidir.
  • Kilonuza dikkat edin. Kilo diz eklemleri üzerindeki baskıyı artıran en önemli risk faktörlerinin başında gelmektedir.
  • Diz kaslarını güçlendirin. Diz kaslarını güçlendirmek ve özellikle de spor öncesi kasları egzersizlerle hazır hale getirme hem diz ağrılarının azalmasına hem de yaşanabilecek sakatlıkların önüne geçmektedir.
  • Dizinizi zorlayan hareketlerde kaçının. Spor yaparken yaşanabilecek hareketlerin yanında günlük hayatta dizlerin üzerinde uzun süre çalışmak veya yer silmek gibi aktivitelerden kaçınılmalıdır.

Tedavide robotik cerrahiler ön plana çıkıyor

Dizlerde yaşanan kronik ağrıların en sık görülen nedenleri arasında; kıkırdak hasarları, menisküs yaralanmaları, diz çapraz bağ yırtıkları, kireçlenme olarak bilinen kıkırdak aşınması (osteoartrit) gelmektedir. Bu rahatsızlar sonucu yaşanan ağrılar gün geçtikçe artmakta ve zamanla ağrılar hareketleri tamamen kısıtlamaya başlamaktadır. Kronik diz ağrıları için öncelikle sorunun tespit edilmesi gereklidir. Hastalık ortaya konduktan sonra soruna ve hastaya özel tedaviler planlanmalıdır. Hemen her hastaya önerilen en sık uygulanan konservatif yöntemler arasında fizik tedavi ve rehabilitasyon, düzenli adale güçlendirici egzersizler ve ilaç tedavileri sayılabilir. Ancak hastalığa yönelik tedaviler çözüm için gereklidir.

-Enjeksiyon tedavileri: Özellikle kıkırdak hasarlarının şikayetleri azaltmakta eklem içi iğneler olarak da bilinen enjeksiyon tedavileri uygulanabilir. Sık kullanılan enjeksiyonlar arasında PRP, kök hücre, hyalüronik asit ve sitokin enjeksiyonları sayılabilir. Halk arasında özellikle PRP ve kök hücre tedavisine sihirli bir yöntem olarak bakılmaktadır. Her ne kadar PRP ve kök hücre tedavisinde olumlu sonuçlar alınsa da bu yöntemler hala asıl uygulanacak tedaviye destek mahiyetindedir. Eklem içi enjeksiyonlar şikayetleri azaltmak için uygulanabilmektedir.

-Menisküs cerrahisi: Menisküs yırtığına bağlı şikayeti olan hastalarda menisküs tamiri, menisküs nakli veya menisküsün yırtık kısmının temizlenmesi uygulanabilir. Uygun hastalarda menisküs dokusunun tamiri diz ekleminin korunması için önemlidir. Menisküsün tamamının cerrahi olarak çıkarıldığı hastalarda menisküs nakli uygulanabilmektedir.

-Ön Çapraz bağ cerrahisi: Ön çapraz bağ yaralanması sonrası tedavi uygulanmayan hastalarda eklem kıkırdak aşınması önemli bir sorundur. Ön çapraz bağı yaralanan hastalarda ön çapraz bağın yeniden yapılması diz ekleminin uzun dönem sağlığı için çok önemlidir.

– Kıkırdak nakli; Kıkırdak hasarı belirli bir bölge ile sınırlı hastalara tercih edilen bir cerrahi yöntemdir. Bu tedavi özellikle genç hastalarda, diğer tedavi yöntemlerinin başarısız olduğu durumlarda tercih edilebilir.

-Yüksek tibial osteotomi: Dizin sadece iç tarafında kıkırdak aşınması ve/veya “O“ bacak deformitesi olan hastalarda tercih edilmektedir. Bu yöntemde amaç aşınmanın olduğu iç kısımdaki fazla vücut yükünün eklemin sağlam olan dış kısmına yönlendirmektir. Uygun hastalarda yapıldığı zaman, hastanın kendi eklemini koruması ve protez ihtiyacını geciktirebilmesidir.

– Yarım diz protezi: Diz ekleminin sadece iç veya dış tarafında ileri derece aşınması olan hastalarda uygulanmaktadır. Diz ekleminin sadece aşınmış olan kısmının yapay eklem ile değiştirilmesidir. Bu sayede dizin normal hareket açısına kavuşmasını sağlamaktadır.

-Diz kapak protezi: Aşınmış olan diz kapak ekleminin yapay eklem ile değiştirilmesidir. Hastaların diz kıvırması ve merdiven inip çıkmasında rahatlık amaçlanmaktadır.

Total diz protezi: Aşınmış ve yıpranmış diz ekleminin özel alaşım metaller ve sıkıştırılmış özel plastik implanttan oluşan özel bir yüzey kaplama tekniğidir. Diz protezi ameliyatında hedef; bozulmuş eklem yüzeyleri arasında teması keserek; ağrı çekmeyen, istediği kadar yol yürüyebilen ve merdiven inip çıkabilen bir eklemi elde etmektir.

            -Robotik protez cerrahisi: Klasik protez cerrahisine göre; daha çabuk iyileşme, daha fazla doku koruması, daha uzun protez ömrü gibi avantajlar vadeden robot yardımlı protez cerrahileri son yıllarda tedavide ön plana çıkmaktadır. Robot yardımlı protez cerrahisi, ameliyat öncesi hastaya en uygun protez boyutunun belirlenmesini ve ameliyat sırasında sorunsuz uygulanmasını sağlayabilmektedir.

  • El bileğinde ortaya çıkan ağrıların birçok nedeni olabiliyor. Ev kadınlarından, ofis çalışanlarına kadar geniş bir yelpazeyi etkileyen el bileği rahatsızlıkları genellikle bileği yanlış kullanmak ve aşırı yüklenmekten kaynaklanıyor.
    Memorial Şişli Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Olcay Güler, el bileğinde ortaya çıkan ağrılar ve dikkat edilmesi gereken konular hakkında bilgi verdi. 

    Ağrılar hareketlerinizi kısıtlamasın! 
    El bileğindeki rahatsızlıklar oldukça yaygındır ve nedenleri çok farklı olabilmektedir. Travmalara bağlı rahatsızlıklar(Kırıklar, çıkıklar, tendon ve bağ yaralanması) olabileceği gibi el bileğinden geçen sinirlerin sıkışması ya da eklemlerin iltihaplanmasına bağlı rahatsızlık yaşanabilmektedir. El bilek rahatsızlıklarında en sık rastlanan şikayet ağrıdır. Yaşanan ağrılar hareket kısıtlığına yol açarak, kişinin gün içindeki aktivitelerini engelleyebilmektedir.

    Doğru yapılmayan hareketler zarar verir!
    El bileği vücut ağırlığını taşımak için dizayn edilmemiştir. Özellikle erkeklerin daha fit görünmek için yapmayı tercih ettiği şınav hareketi doğru yapılmadığı takdirde el bileğine zarar verebilmektedir. Spor salonlarında uygunsuz yapılan omuz üzerine ağırlık kaldırma çalışmaları da el bileğinde rahatsızlıkları neden olabilmektedir. Bireysel veya grup olarak yapılan egzersizler(Yoga, Plates vb.) sırasında el bileğine baskı yapan hareketlerden kaçınması gerekmektedir. 

    Aktif kadınlar risk altında!
    El bileğinde yaşanan sorunlar daha çok travmalar ya da kolu yanlış kullanmaktan kaynaklanmaktadır. Eskiden sosyal hayatın daha fazla içinde olan erkeklerde fazla görülen el bileğine bağlı rahatsızlıklar artık aktif yaşamın içinde yer alan kadınları da tehdit etmektedir. Kadınlarda özellikle menopoz sonrası görülen hormonal değişimlerinde etkisiyle kemiklerde erime ve eklem kıkırdaklarında yıpranma erkeklere göre daha çok görülmektedir.

     

    Bebeğinizi yanlış taşımayın!
    Yeni anne sendromu olarak da bilinen De Quervain rahatsızlığı el bileğindeki tendonların yıpranması ve iltihaplanmasıyla oluşmaktadır. En sık el bileğini çok ve yanlış kullanan kişilerde görülmekle birlikte, yeni doğum yapan kadınlarda da ortaya çıkmaktadır. Doğum sonrası yaşanan hormonal değişiklikler ve annenin zarar gelmesin düşüncesiyle bebeğini yanlış taşıması el bileğindeki tendonları zorlayıp yıpratmaktadır. Alışık olunmayan bir yükün ve hareketin farkında olmadan sürekli yapılması tendonların iltihaplanmasına neden olabilmektedir. Bebeklerin başparmak ve işaret parmağı kullanarak taşınması yerine avuç içi kullanarak kucağa alınması ya da taşınması sorunların yaşanmasının önüne geçebilmektedir. 

    Yanlış diyet el bileğinizde sorun yaratabilir!
    Aşırı beslenme problemleri ya da vücudun yapısına uygun olmayan şok diyetler kemik yapısına zarar verdiği gibi el bileğinde de sorunlara yol açabilmektedir. Sağlıklı olmak ya da kilo vermek için şok diyetler yerine diyetisyenin kişiye özel uygulayacağın beslenme programına uymak sağlıklı bir seçenektir. Bununla birlikte obezite sınırlarında aşırı kilolar da el bileğinde ortaya çıkan rahatsızlıklara neden olabilmektedir.

    Sigara, iyileşmenizi geciktirebilir!
    Sigara, insan sağlığı için hiçbir zaman tavsiye edilmemektedir. El bileğinde yaşanan sorunların oluşmasında sigara içmenin çok büyük bir etkisi olmamasına rağmen, yaşanan kırık ya da farklı rahatsızlıkların iyileşmesini geciktirmektedir. Kırıkların iyileşmesini engelleyen en önemli dış etkenlerden birinin sigara olduğu bilinmeli ve özellikle iyileşme sürecinde sigaranın dumanına bile maruz kalmaktan kaçınılmalıdır. 

    Mouse kullanırken el bileğinizi sabit tutmayın!
    El bileğindeki rahatsızlıklar genellikle aşırı yüklenme ve zorlamayla oluşsa da ofiste masa başı çalışanlar da risk altındadır. El bileğine giden sinirlerin sıkışması sonucu oluşan karpal tünel sendromunun bilinenin aksine bilgisayar başında fazla zaman geçirmek ve yanlış mouse kullanımıyla oluştuğuna dair yeterli kanıt bulunmamaktadır. Ancak, mouse kullanırken el bileğinin dayandığı bölge üzerindeki pivot hareketler, o bölgedeki deride nasırlaşma, kalınlaşma ve ağrılara neden olabilmektedir. Bilgisayar başında mouse ile çalışırken el bileğinin mümkün olduğu kadar sabit tutulmaması ve zaman zaman ara vererek bileğin dinlendirilmesi gerekmektedir. 

    Bu belirtiler varsa ihmal etmeyin! 
    Bütün bilek ağrıları ciddi bir hastalığın habercisi olmayabilir. Hafif burkulmalar ve kasların zorlanması bileğin istirahate alınması veya buz tedavisiyle giderilebilmektedir. El bileğinin ağrıları rahatsızlığın nedenine göre değişebilmektedir. 

    • Travmalarla oluşan şiddetli ağrı.
    • Uzun süren ve dinlenmeyle geçmeyen ağrılar.
    • Eşyaları taşıyamamak
    • Kolu kullanamamak
    • Dinlenme esnasında ortaya çıkan ağrılar 
    • Şişme ya da morarma 
    • Ateş ve el bileği bölgesinde enfeksiyon belirtisi olabilecek ısınma gibi belirtilerde zaman kaybetmeden bir doktora gidilmelidir. Teşhis ve tedavide geç kalınması ileride telafisi çok daha güç sorunlara neden olabilmektedir. 

    Ağrıya yol açan hareketten vazgeçin! 
    Tedavideki esas şikayet olan bölgenin istirahate alınmasıdır. El bileğini zorlayan ve ağrıya yol açan aktivite varsa sonlandırılmalıdır. El bileği için özel hareketler vermek yerine bileğin tamamen dinlendirilmesi gerekir. Rahatsızlığın tam olarak belirlenebilmesi için görüntüleme yöntemlerinden de yardım alınmalıdır.  El bileğindeki rahatsızlıkların tedavisinde ameliyat sonraki seçenekler arasındadır. Görüntüleme yöntemleriyle bir dokunun bütünlüğünün kaybedildiği ve bunun ameliyatla giderebileceği düşünülüyorsa cerrahi yola başvurulmaktadır. Cerrahi yöntemde el bileğindeki rahatsızlığa göre kapalı ya da açık ameliyat tercihi yapılmaktadır. Ameliyatların ardından el bileğini ağrıtabilecek, çok ciddi yüke maruz bırakan, zorlayan aktivitelerden kaçınılmalıdır.

  • Ayaktayken vücudun bütün yükünü çeken, oturma, kalkma ve eğilme gibi eylemlerin gerçekleştirilmesini sağlayan
    kalça ve diz eklemleri günlük hayatta en sık kullanılan vücut bölgeleri arasında yer alıyor. Bu nedenle diz ve kalça
    eklem problemleri yaşam kalitesini önemli oranda düşüren sorunlar olarak karşımıza çıkıyor. Diz ve kalçada
    yaşanan ağrılar, farklı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabiliyor. Bu sorunların çözümünde bazen ilaç, iğne veya
    fizik tedavi yeterli olabilir, bazen ameliyat gerekebilir. Kalça ve diz eklem protez ameliyatlarında son yıllarda öne
    çıkan robot teknolojisi daha yüksek hasta konforu ve daha hızlı iyileşme süresi ile hastaya önemli katkılar sağlıyor.
    Birçok nedene bağlı olarak diz ve kalça problemleri yaşanabiliyor
    Yanlış ayakkabı seçimi, obezite, güçsüz kaslar, bilinçsiz yapılan sporlar sonucu da ortaya çıkabilen diz ağrılarının
    sebeplerinin başında halk arasında kireçlenme olarak bilinen osteoartrit gelmektedir. Ayrıca romatizmal hastalıklar,
    enfeksiyonlar, kıkırdak problemleri, diz bağ yaralanmaları ve menisküs hasarlarıda diz ağrılarına neden
    olabilmektedir. Kalça ağrılarına ise osteoartrit (kireçlenme), osteoartroz (eklem kireçlenmesi), travma ve kırıklar,
    kaslarda yaşanan problemler, kalça çıkıkları ve çeşitli enfeksiyonlar neden olabilmektedir. Diz ve kalça sorunları
    genellikle ileri yaşta görülüyor olsa da çeşitli nedenlerden dolayı her yaşta ortaya çıkabilmektedir.
    Ameliyat gereken hastalarda total kalça protezi geciktirilmemeli
    Kireçlenme, kalça çıkığı ve büyüme plağı kayması gibi çocukluk çağı hastalıkları, romatizmal hastalıklar, iltihap
    sekelleri, tümörler, ileri yaş kalça kırıkları ile kanlanma problemi sonrası kemik nekrozları varlığında görülen
    eklem aşınmalarının erken dönemlerinde ilaçlar, fizik tedavi uygulamaları, PRP veya kök hücre gibi eklem içi
    enjeksiyonlar, baston kullanımı gibi ameliyat dışı tedaviler, hastalığın ilerleme durumuna ve şikayetlere göre
    uygulanabilmektedir. Ancak ameliyat dışı tedavilerle sonuç alınamayan veya ileri evre kalça eklemi
    aşınmalarında(kireçlenme) total kalça protez cerrahisi gecikmeden uygulanmalıdır. Çünkü tedavi geciktirildiğinde
    sağlam olan her iki diz, diğer kalça hatta bel bölgesinde ciddi kireçlenme ve bozulma riskine girmektedir. Sağlam
    bölgelere daha çok yük bineceğinden, ameliyatın geciktirilmesi ile bu yerlerin de ilerde ameliyat olma olasılığı
    meydana getirmektedir.
    İlaçlar, fizik tedavi uygulamaları, PRP veya kök hücreden fayda görmeyen hastalara total diz protezi
    Diz ağrısı özellikle orta ve ileri yaşlarda sık görülmektedir. Diz ağrıları; ilaçlar, fizik tedavi uygulamaları, PRP
    veya kök hücre gibi eklem içi enjeksiyonlar, baston kullanımı gibi ameliyat dışı tedavilere rağmen geçmiyorsa total
    veya yarım(parsiyel) diz protezi uygun bir seçenek olabilir. Total ve yarım(parsiyel) diz protezi aşınmış diz
    ekleminin özel alaşım metaller ve sıkıştırılmış özel implanttan oluşan yüzey kaplama tekniği olarak
    tanımlanmaktadır. Diz protezi ameliyatında amaç, bozulmuş eklem yüzeyleri arasında teması keserek; hastanın ağrı
    çekmeden, istediği kadar yürüyebilmesi ve merdiven inip çıkabilmesidir.
  • Robot teknolojisi kalça ve diz ameliyatlarının tamamında uygulanabiliyor
    Günümüzde robot teknolojisi ile ortopedi ve travmatoloji alanında total kalça, total diz ve yarım(parsiyel) diz
    olarak adlandırılan temel eklem protez ameliyatlarının tamamında uygulanabilmektedir. Ayrıca yakın
    gelecekte omuz, omurga ve tümör cerrahilerinde de kullanılması beklenmektedir. “Robotik Kol Destekli
    Ortopedik Cerrahi Sistem” olarak tanımlanan yöntem bilgisayarlı kontrol ve yönlendirme modülü ile kamera
    ve ekran standından oluşan üç ana birimi sayesinde hekim, vaka öncesi hastaya özel bir planlama yaparak
    doğru ve hassas bir cerrahi uygulamasının yanında, her vaka sonrası aynı sonucu alabilme olanağına ve
    hastanın hızlı iyileşmesi ile yaşam kalitesinin yükselmesi gibi birçok avantaja sahiptir.
    Önemli avantajlar sunuyor
    Robotik Protez Cerrahisi”nin sağladığı avantajlar şöyle sıralanmaktadır:
    Hastanın kendi BT (Bilgisayar Tomografi) taramasından oluşturulan 3-boyutlu model üzerinde yapılan
    hastaya özel gelişmiş ameliyat öncesi planlama sayesinde hastada en doğru implant
    konumlandırmasına yardımcı olmaktadır. Bu da klasik yönteme göre hastada yumuşak dokuların daha
    fazla korunmasını sağlamaktadır.
    İmplant (protez) yerleşiminin en iyi şekilde yerleştirilmesini sağlanmaktadır.
    Hekimler için, barındırdığı gelişmiş dokunsal geri besleme teknolojisi sayesinde yanlış ve fazladan
    kesileri engellediği gibi, hekimin kendisine de daha hassas kontrol ve güven sağlar.
    İşlem sonrası hastaların, klasik (manuel) cerrahi yöntemlere göre daha iyi ve daha hızlı hareket
    kabiliyetine ulaşmasını sağlamaktadır.
    Hastaya yerleştirilen implantların sağ kalım oranları klasik ameliyatlara göre daha yüksek olabilir.
    Yani protezde aşınma ve gevşeme riski daha az olabilmektedir.
    Robotik kol destekli ortopedik cerrahi sistemi, klasik (manuel) tekniğe göre daha az yumuşak doku
    hasarı yaptığı için ameliyat sonrası dönemde daha az ağrı kesici kullanılmakta ve hasta memnuniyeti
    daha yüksek olmaktadır.
    Robotik kol destekli ortopedik cerrahi sistemi ile yapılan ameliyatlar, klasik ameliyatlara göre hasta ve
    hekim için ayrı ayrı avantajlara sahiptir. Hastalar, konvansiyonel yöntemlere göre daha fazla hareket
    kabiliyeti yüksek bir ekleme sahip olabilmektedir. Hekimler ise robotik kol sayesinde daha kontrollü
    cerrahi uygulayabilmektedir.
    İyileşme sürecindeki yaşam kalitesi daha yüksek olduğu gibi günlük hayata dönüş daha kısa
    olabilmektedir.
  • Halk arasında ileri yaş hastalığı olarak bilinen kireçlenme yani osteoartrit(eklem kıkırdak
    aşınması) aslında her yaşta görülebiliyor. Özellikle kalçada yaşanan kireçlenmeler kişinin
    hareketlerini kısıtlayarak sosyal yaşamını olumsuz etkiliyor. Tedavi olmayan veya tedavisi
    geciken hastalarda kireçlenme ilerlemektedir. Hastalar ilerleyen kireçlenme sonrası
    yürümekte, ayakta durmakta, merdiven inip çıkmakta hatta evden dışarı çıkmakta
    zorlanabilmektedirler. Ağrı, hareket kısıtlılığı, yürüme zorluğu yaşayan ve ameliyat dışı
    tedavilere cevap vermeyen ilerlemiş kalça kireçlenmesinde kalça eklemi protez cerrahisi ön
    plana çıkmaktadır.
    Kireçlenme sadece yaşlıların hastalığı değil
    Kireçlenme yani eklem kıkırdak aşınması, eklemi oluşturan kemiklerin uçlarında bulunan
    kıkırdak yapının hasar görmesi, aşınması, kalınlığının azalması veya tamamen yok olması
    sonucu ortaya çıkmaktadır. Kireçlenmenin görülme sıklığı yaş ilerledikçe artmakla birlikte
    sadece yaşlılarda değil, farklı nedenlerden dolayı gençlerde de ortaya çıkabilmektedir. Bir çok
    hastada neden bulunama iken kalça kemiği kırık-çıkıklarına, tedavi edilmeyen çocuk kalça
    çıkıklarına, kalça enfeksiyonlarına, femur başı avasküler nekrozuna(çürüme) ya da
    romatizmal hastalıklara bağlı kalça eklemi kireçlenmesi görülebilmektedir. Erken dönem ile
    geç dönem kalça kireçlenmesinin tedavileri farklılık göstermektedir.
    PRP ve Kök Hücre tedavisi mucize değil!
    Erken dönem kalça eklemi kıkırdak hasarlarında; kilo kontrolü, kalça çevresi kasları
    güçlendiren fizik tedavi-rehabilitasyonlar, eklem içine uygulanan PRP(trombositten zengin
    plazma), kök hücre, hyalüronik asit ve sitokin enjeksiyonları ön plana çıkabilmektedir. Halk
    arasında özellikle PRP ve kök hücre uygulamalarına mucizevi tedaviler olarak
    nitelendirilmektedir. Ancak PRP ve kök hücre uygulamaları; erken dönem kalça
    kireçlenmelerinde şikayetleri belirli bir süre azaltabilir.
    Bu şikayetlere dikkat!
    Kalça kireçlenmesi geç döneminde hastalarda görülen şikayetler, tedaviyle ilgili hekimlere
    fikirler verebilmektedir.
    En sık görülen şikayetler:
    Kasıkta ve kasıktan dize doğru yansıyan ağrı
    Aksama, topallama, yürüme zorluğu
    Bacakta kısalık
  • Çorap ve ayakkabı giymeme, merdiven inme-çıkmakta zorlanma
    Yaşanan ağrıları azaltmak için sık sık ağrı kesici almak
    Gece ağrıları yüzünden uykusuz kalmak
    Diğer tedavi yöntemleri ile bu şikayetleri geçmeyen hastalarda kalça protezi tedavisi ön plana
    çıkmaktadır.
    Uzun yıllar ağrısız yaşam mümkün
    Kalça protezi; aşınmış, kireçlenmiş(osteoartrit), hasar görmüş kalça ekleminin krom-kobalt
    veya titanyum gibi özel metallerden üretilen implantlar ile değiştirilmesidir. İmplantların
    hareket eden yüzeyini ise seramik, polietilen ve metalden oluşan yapay eklemler
    oluşturmaktadır. Ameliyatta kullanılan protez ve uygulama yöntemi hastanın yaşına ve
    kemiklerinin sağlamlığına bağlı olarak değişiklik gösterir. Total kalça protezi ameliyatı
    hastaların uzun yıllar boyunca normal yaşam kalitesi elde etmesine olanak sağlamaktadır.
    Kalça protezinin hastalarımızı mutlu eder
    Kalça protez cerrahisi sonrası hastaların büyük bir kısmında kalça ağrısı geçmekte ve hastalar
    istedikleri kadar yürüyebilmektedir. Ayrıca aksama ve topallama şikayetleride ortadan
    kalkmaktadır. Bacaktaki kısalıklar giderilebilmektedir. Gece ağrılarıda geçen hastalar rahat ve
    ağrısız olarak merdiven inip-çıkabilmektedirler.
    Özlediğiniz hareketleri yapabilirsiniz
    Kalça protezi ameliyatı öncesinde hastanın ek hastalıkları olup olmadığı değerlendirilmesi
    enfeksiyon riskine karşı diş ve cildiye dahil olmak üzere geniş bir kontrolden geçirilmesi
    gerekmektedir. Total kalça protezi ameliyatının, protez operasyonlarının yapılmasına uygun
    sterilizasyon özelliklerine sahip ameliyathanelerde yapılması enfeksiyon komplikasyonunun
    riskini en aza indirmek için önemlidir. Ameliyat odasının kişi yoğunluğunun azaltılması
    tavsiye edilmektedir. Hastalara göre farklılık göstermekle birlikte 10-15 santimetrelik kesiler
    ile uygulanan kalça protezi ameliyatı yaklaşık 45-90 dakika sürmektedir. Hastalar ameliyat
    sonrası ilk gün ayağa kaldırılmaktadır. İkinci gün merdiven inip-çıkması sağlanmaktadır ve
    yürüme süresi artırılmaktadır. Hasta taburcu edildikten sonra evde öğretilen egzersizlere
    devam etmelidir. Ev içinde hareketli olunmalı ve mümkün olduğunca hastalar kendi
    ihtiyaçlarını bağımsız yerine getirmelidirler. İlk etapta bol bol yürünmelidir. 6 hafta sonra
    hastalar daha önce yapmakta zorlandıkları veya hiç yapamadıkları bisiklete binmek, uzun
    yürüyüş yapmak, yüzmek ve golf oynamak gibi sporları rahatlıkla yapabilmektedir.
  • Kalça protezi ameliyat sonrası dikkat edilmesi gerekenler
    Hastalar 6 hafta tuvalette yükseltici kullanmalıdır, bacak bacak üstüne atmamalıdır ve
    uyurken dizler arasına yastık konmalıdır.
    Protezin ömrü hekiminize ve size bağlı
    Kalça protezlerinin ömrü bir çok faktöre bağlıdır. Ameliyatın hastanın anatomisini dikkate
    alarak doğru yapılması, hastaya uygun tasarımda protez seçimi ve uzun ömürlü eklem hareket
    yüzeyinin seçilmesi protezin ömrünü etkileyen hekiminize bağlı faktörlerdir. Size bağlı
    faktörler ise yaşam tarzınız, kilonuz ve zorlayıcı hareketler protez ömrünü etkiler.
    Günümüzde uygulanan kalça protezlerinin ömrü 20-25 yıla kadar uzayabilmektedir.
  • Kıkırdak Nedir?
    Kıkırdak dokusu diz, omuz, kalça, ayak bileği gibi eklemlerde bulunan; kemiklerin sonlandığı
    ve eklemleştiği bölgelerde kemik uçlarını kaplayan özelleşmiş bir dokudur. Yük aktarma ve
    sürtünmeyi azaltmak için kendine özgü kaygan ve elastik bir yapısı vardır. Kıkırdak dokusu
    eklem dejenerasyonuna (kireçlenme) karşı direnç gösteren, eklemlerdeki yükün aktarımını
    sağlayan bir yapıdır. Bu sayede eklemleri kireçlenmeden koruduğu gibi, eklemlerin maruz
    kalacağı darbeler sonucu zedelenmesini de engeller.
    Kıkırdak nerelerde bulunur ?
    Vücutta 3 temel kıkırdak yapısı vardır. Bunlardan en önemlisi eklem yüzeylerinde, büyük
    solunum yolu duvarlarında (burun, soluk borusu) , kaburgaların iç kısımlarında ve epifiz
    dediğimiz kemiklerin büyümesini sağlayan yapılarda bulunan hiyalin kıkırdak dediğimiz
    tipidir. Bu tip kıkırdak vücudumuzda en çok bulunan kıkırdak türüdür ve bu yapının
    sağlamlığı hareket sistemimizin sağlamlığı, eklem kireçlenmesinin gecikmesi ve önlenmesi,
    eklemlerde oluşabilecek hasarların en aza indirilmesi açısından önemlidir. Bunun dışında
    kulak kepçesinde bulunan elastik kıkırdak ve sırttaki omurların arasında bulunan disk
    dediğimiz yapılarda bulunan fibröz kıkırdak bulunmaktadır.
    Kıkırdak oluşumu ne zaman tamamlanır ?
    İnsan anne karnında iken iskelet sistemi oluşumu kıkırdak formundan başlar. Daha sonra
    kıkırdak yapı kemik formuna dönüşmeye başlar. Bu dönüşüm 20li yaşlarda tamamlanır.
    Ancak eklem yerleri ve belirli bölgelerde kemikleşme olmaz ve kıkırdak yapı korunur.
    Kıkırdak kendini yenileyebilir mi?
    Kıkırdak kanlanmasını ve beslenmesi sınırlı olan bir dokudur. Kıkırdağı besleyen ve
    kanlandıran kan damarları yoktur ve çevre dokulardan beslenir. Bu yüzden olası bir hasar
    durumunda kendini yenileyebilme kapasitesi maalesef çok kısıtlıdır. Kıkırdak
    yaralanmalarında yüzeyel dediğimiz kıkırdak altındaki kanlanan dokuya ulaşmayan
    hasarlarda hasarın kendini onarması çok güçtür. Ancak derin yani kıkırdak altı kan
    damarlarının oluştuğu bölgeye uzanırsa kısmi onarım söz konusudur. Ancak onarılmış doku
    zedelenmemiş dokuların fonksiyonun göstermekten çok uzaktır.
    Kıkırdak bozulduğu zaman iyileşmez inanışı doğru mu?
  • Kıkırdak dokusu bozulduğu zaman iyileşebilir ancak iyileşme kapasitesi sınırlıdır. Bu doku
    zedelendiği zaman hasarlı alana gelecek iyileştirici maddelerin ulaşımı zordur. Bu maddeler
    ulaşsa bile tam olarak hasarlanmalara dayanıklı bir kıkırdak dokusu oluşturamamaktadır. Bu
    nedenle günümüzde bu yapının yerini alabilecek kök hüce çalışmalarına ve bu iyileştirici
    faktörleri o bölgeye taşıyacak maddeler (çatı implanı) ile ilgili çalışmalara ağırlık
    verilmektedir.
    Diz eklemindeki kıkırdak hasarının nedenleri nelerdir?
    Diz ekleminde kıkırdak yaralanmaları diz eklemine gelen darbeler sonucu ortaya
    çıkmaktadır. Bu yaralanmalar trafik kazası veya spor yaparken oluşabilir. Ayrıca çıkık
    sonrası da kıkırdak hasarı meydana gelebilir. Ekleme gelen travma sonrası eklem kıkırdağının
    altındaki kemiğin beslenme bozukluğuna bağlı olarak kıkırdağın kemikten ayrıldığı
    ‘’ostekondritis dissekans’’ ise kıkırdak yaralanmalarının başka bir formudur.
    Ayrıca kıkırdak yaralanmalarına menisküs, çarpraz ve yan bağ zedelenmeleri eşlik edebilir ve
    bunlara ait belirtiler ortaya çıkabilir.
    Gençler ve yaşlılardaki kıkırdak hasarı farklı mı?
    Farklıdır. Gençlerde meydana gelen yaralanmalar daha çok belirli bir alanda olan, travma
    sonrası meydana gelen ve iyileşme ile yenilenme olanağı daha fazla olan yaralanmalardır. Nu
    yaralanmalarda cerrahi veya cerrahi dışı yöntemler ile tedavi seçeneği daha fazladır. Bunun
    nedeni o yaralanan bölge ve çevresindeki alanın rejenerasyon yani yenilenme kapasitesinin
    daha yüksek olmasıdır.
    Yaşlılarda meydana gelen yaralanmalda ise süreç biraz daha farklıdır. Burada tüm kıkırdak
    dokusunda ve eklemi tamamen ilgilendiren bir aşınma söz konusudur. Bu nedenle yaşlılarda
    meydana gelen kıkırdak hasarının yenilenme kapasitesi çok azdır. Yaşlılarda yaralanma
    sonrası dejeneratif süreç başlar ve kıkırdak kaybı sonrası kemiklerin birbirine sürtünmesi ile
    diz protezi ile sonuçlanabilecek olan eklem fonksiyon kaybı meydana gelebilir.
    Yaşa bağlı kıkırdak bozulmaları herkeste olur mu?
    Kıkırdak hücreleri (kondrositler) kıkırdak metabolizmasından ve kıkırdağın işlevini devam
    ettirmesinden sorumludur. Bu hücrelerin yapı ve fonksiyonunda zamanla değişiklik ve azalma
    olur. Buna bağlı olarak her kişide yaşa bağlı kıkırdak değişiklikleri olabilmektedir. Ancak
    önemli olan kişinin eklem fonksiyonunu ne kadar etkilediğidir. Burada da kişiye bağlı
    faktörler ortaya çıkmaktadır. Kilo fazlası olan, kemik ve kas yapısı yeterince güçlü olmayan
  • eklemlerine çok fazla yük binen işlerde çalışan kişilerde bu süreç daha hızlı seyrederek eklem
    fonksiyonunu daha çabuk bozabilir.
    Kıkırdak bozukluğunun belirtileri nelerdir?
    Kıkırdak hasarı olan bir hastanın dizinde ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığı olur. İlerlemiş kıkırdak
    hasarı olan hastalarda bu şikayetlere yürüme bozukluğu, merdiven inip çıkmada zorluk, dizde
    kilitlenme şikayetleri eklenebilir. Ayrıca ağrıların gece uykudan uyandıracak, ağrı kesicilere
    ve fizik tedaviye yanıt vermeyecek şekilde şiddetlenmesi söz konusu olabilir. Bu tür
    şikayetleri olan hastaların şikayetleri fonksiyonel bozukluğa yol açmadan önce hekime
    başvurmaları gerekmektedir.
    Sporcularda sık görülür mü?
    Kıkırdak hasarı sporcularda daha sık karşımıza çıkabilmektedir. Sürekli travmaya maruz
    kalınan ve dize fazladan yük binen futbol, basketbol, voleybol gibi sporlarda; ayrıca direk
    travmaya maruz kalınan dövüş sporu ile uğraşanlarda yaralanma sıklığı artar. Bu yüzden spor
    ile uğraşanların düzenli antrenman yapmaları, diz çevresi kaslarını güçlendirmeleri, spora ara
    verilmiş ise birden yüklenmek yerine kademeli olarak egzersiz yoğunluğunu artrımaları
    önerilmektedir. Ayrıca yüzme gibi diz kaslarını güçlendiren diz dostu sporlar diz sağlığı için
    faydalıdır.
  • BEYAZ YAKALI PLAZA ÇALIŞANLARI SÜREKLİ BEL-BOYUN-BİLEK AĞRISI ÇEKİYOR…

    Ofis ergonomisinin önemi ?

    Ofis ergonomisi, çalışanların yorgunluk ve rahatsızlığını en aza indirerek verimliliğini

    arttırma için ofis mobilyaları tasarımı ve çalışma ortamı düzenlemesine yardımcı olur. Ofis ergonomisi, çalışma biriminin ergonomik olarak düzenlenmesiyle

    ilişkilidir;  yorgunluk ve kas gerilmelerini engeller. Gereksiz hareketleri ortadan kaldırır ve  konforu arttırır. Böylece verimlilik de artar. Ergonomik bir çalışma birimi fiziksel çevreyi, masa ve koltuk tasarımını, ekran ve klavyenin konumunu, dokümanın yerini, ofis aydınlatmasının yerini ayarlar ve kontrol eder.  Ofis ergonomisinin uygulanmasıyla bilgisayarla uzun süre çalışmadan ileri gelen boyun, omuz ve sırt ağrıları, baş ağrıları, bilek kanalı sendromu gibi rahatsızlıklar çözülür.

     

    Ofis hastalıkları, sürekli aynı pozisyonda kalma, tekrarlayan hareketler, ekranlı ve klavyeli araçlarla çalışma, el bileği ve parmaklara aşırı yüklenmeler, ortamın ısı, nem, ışık ve konfor yönünden uygunsuzluğunun neden olduğu hastalıklar topluluğudur. Toplumun %80-85inde, özellikle masa başında çalışanlarda kronik ağrılar gelişir. Ağrılar, korunma ile çok büyük ölçüde engellenebilir. Vücudumuzdaki kaslar kullanılmamaya bağlı olarak zayıflayıp vücudun bütün yükleri iyi dengelenmeden kemik ve eklemlere binmektedir. Böylece bel ağrıları, boyun-bel fıtıkları, dizlerde öncelikle olmak üzere kıkırdak aşınmaları sık meydana gelir. Sürekli klavye kullanmaya bağlı dirsek, önkol ve el bileğinde kas hastalıkları çok olur. İleri yaşlarda da osteoporoz riski artar.

     

    MASA, SANDALYE, KLAVYE, MOUSE NASIL OLMALI?

    Sandalye

    İyi bir duruş ve ayarlanabilir koltuk konforlu bir ofis ortamı için en önemli unsurlardır. Doğru pozisyonda oturmak için koltuk ayarı yapmayı öğrenmek gerekir.

    Çalışma sandalyesi; dengeli ve çalışanın rahat bir pozisyonda oturabileceği ve kolaylıkla hareket edebileceği şekilde olmalıdır. Oturma yerinin yüksekliği ayarlanabilmelidir. Sırt dayama yeri öne-arkaya ve yukarı-aşağı ayarlanabilir, sırt desteği bele uygun ve esnek olmalıdır.

    Çalışanın masa altında ayaklarını uzatabileceği ve vücut hareketini kolayca değiştirebileceği alan olmalıdır. Eğer ayaklar yere temas etmiyorsa, ayaklara ek bir destek yerleştirilmelidir.

    Yükseklik: Ayakta dururken koltuğun oturma yerinin en yüksek noktası diz kapağı seviyesinin altına gelmelidir. Bu pozisyon otururken ayağın döşeme yüzeyinde düz durmasını sağlayacaktır. Koltuğun oturma kısmının arkasında baskı hissedilirse koltuk yükseltilmeli, önünde baskı hissedilirse koltuk alçaltılmalıdır. Amaç ağırlığın eşit dağıtılmasını sağlamaktır.

    Derinlik: Oturma yüzeyi, oturur durumdayken diz arkasına baskı yapmadan, sırt desteğinin sırtı desteklemesine izin verecek derinlikte olmalıdır.

    S›rt Desteği: Oturur durumdayken koltuğun arkalığı sırtın doğal kavisini desteklemelidir. Sırt desteğinin eğimi sırtın hafifçe arkaya yaslanabilmesine izin verecek açıda olmalıdır.

    Genişlik: Oturma yüzeyi kalçalara yandan baskı yapmayacak kadar geniş olmalıdır.

    Kol destekleri: Kol destekleri kolun üst kısmını destekleyerek sırt ve omuzlardaki baskıyı azaltabilir. Bununla birlikte kolçaklar koltuğun masaya yaklaşmasını ya da doğal hareketleri engelleyecek boyutlarda olmamalıdır. Eğer kol destekleri bunu sağlayabilecek biçimde ayarlanamıyorlarsa çıkartılmaları veya değiştirilmeleri gerekir. Ayrıca dirseklerdeki baskıyı azaltması açısından kolçakların yumuşak bir malzemeyle kaplı olmasına dikkat edilmelidir.

     

    Monitör(Ekran):

    Monitöre uzaklık, görüntüye, ekran çözünürlüğüne, yazıların okunabilirliğine ve monitörün

    büyüklüğüne bağlıdır. Ortalama olarak göz-ekran uzaklığı en az kol mesafesi kadar uzaklıkta (60-70 cm.) olmalıdır. Ekran görüş alanı gözün yatay görme hizasından 15°-50° açıları arasında bulunmalıdır. Ekran Eğimi, monitör üst kısmı altında daha geride kalacak biçimde arkaya doğru eğik durmalıdır.

     

    Mouse(Fare):

    Doğru bir el-fare yerleşimi için klavye ve fare aynı yükseklikte olmalıdır. Fare klavyenin yanında olmalıdır. Bilek düz bir çizgide tutulmalıdır. Fare kullanırken bileği sağa ya da sola doğru bükmemeye dikkat etmelidir. El ve avuç içinin yukarı ve aşağı doğru döndürme hareketi olabildiğince az yapılmalıdır.

    Klavye:

    Klavye, fare,yazı ve okuma alanı, dirsekler vücuda bitişik, eller açılmış durumda iken, dirseği

    masadan kaldırmadan çizilen yayın içinde olmalıdır. Klavye, çalışanın el ve kollarının yorulmaması ve rahatça çalışabilmesi için ekrandan ayrı ve hareketli olmalıdır. Klavyenin ön tarafına, çalışanın bileklerini dayayabileceği özel destek koyulmalıdır. Çalışanın elleri ve kolları için klavyenin önünde yeterli boşluk olmalıdır. Klavye önkol ile aynı düzlemde bulunmalıdır.

    Duruş bozukluğu nasıl engellenir?

    Kullanılan ofis entrumanlarının yukarda anlatılan özelliklere sahip olması duruş bozukluğunu engellemede temel faktördür. Oturma sırasında vücudun uygun duruş şeklinin (postür) sağlanması; baş nötral pozisyonda tutulmalıdır. Kişi tüm alanlara rahatlıkla ulaşabilmeli ve bu sırada vücudu eğilip bükülmemelidir. Oturma postürü sürekli değiştirilmelidir.

     

    • Düzenli biçimde farklı duruşlar deneyin. Aynı pozisyonda uzun süre kalmayın.

     

    • Telefon, fare referans materyalleri gibi çalışma araçlarına uzanırken zorlayıcı hareketlerden

     

    kaçının.

     

    • Gün içinde kısa molalar verin; kas ve eklemlere dinlenme ve yenilenme fırsatı tanıyın

     

    • Zaman zaman farenin bulunduğu yeri değiştirerek -sağdan sola alarak- farklı elleri kullanmak

     

    • ve farklı kasları çalıştırmak fazla çalışmadan dolayı sakatlanma riskini azaltacaktır.

     

    • Gün boyunca belirli aralıklarla ayağa kalkın ve koltuğunuzu ayarlayın. Koltuğun ayarının değiştirmek eklemlerin duruş değiştirmesini sağlar ve böylece koltuğun neden olduğu duruş bozukluğunu engeller

     

    Ofista yapılacak basit egzersizler nelerdir?

    Başınızı sırayla sağa ve sola doğru yavaşça çevirip, 5 sn bekleyin.

     

     

    Kulaklarınızı her iki omuz bölgesine yavaşça yaklaştırarak, 5 sn bekleyin.

     

     

     

     

    Çenenizi öne doğru yaklaştırarak boyun arkasındaki kasları germeye çalışın. 5-8 sn bekleyin.

     

    Omuzlarınızı kulaklarınıza doğru kaldırın, 3 sn. bekleyin.Ardından dairesel hareketlerle öne ve arkaya birkaç kez çevirmeye çalışın.

     

     

    Dirseğinizi arkadan elinizle kavrayarak, ters yöne doğru germeye çalışın. Ardından karşı omuza doğru gerilme hissedinceye kadar önden yaklaştırıp, 5 sn bekleyin.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    Parmaklarınızı içi içe geçirerek, el ayası karşıya bakacak şekilde dirsekler kırılmadan esneme

    yapın. 5 sn bekleyin.

     

     

     

    Elleriniz aynı pozisyonda ve başınızın arkasında iken, dirseklerinizi arkaya doğru uzaklaştırarak 5 sn bekleyin.

     

     

     

     

     

    El ayanız yukarıda olacak şekilde, sırayla sağa- sola eğilerek 5 sn bekleyin.

     

     

     

    Ellerinizi arkada çaprazlayarak, omuzlarınızı geriye doğru yaklaştırıp belinizi çukurlaştırarak 10 sn bekleyin.

     

     

     

     

     

     

    Ayak bileğinizi dairesel hareketlerle çevirin, ardından öne-arkaya doğru germe hareketi yaparak 10 sn bekleyin.

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

    Öneriler ve tavsiyeler

                Uygun oturuş pozisyonu;

    Ayaklar düz olarak yere temas etmeli, kalça açısı 90-120 derece, ayak bileği açısı 100-120 drece, diz 90-130 derece açılı olmalı, sandalyede beli destekleyen parça olmalı, omuzlar rahat, dirsekler 90 derece açılı ve bilekler nötral pozisyonda tutulmalıdır.

    Ofis hastalıklarından korunmak için

     

    Düzenli spor ve fiziksel aktivite,

    Düzenli uyku ve dinlenme,

    Ergonomik olarak düzenlenmiş ofis kullanmak,

    Psikolojik desarj saglayan hobilere zaman ayırmak gereklidir.

     

    Asla yapılmaması gerekenler

    • Uygunsuz duruşlar doğal duruşun dışındaki duruşlardır. Doğal duruş iş için en güvenli ve rahat duruştur. Doğal olmayan duruşlar kas ve eklemlere baskı yaparak vücudun fiziksel limitlerini zorlar.
    • Gün içerisinde iki saatten fazla sürekli eller ile omuz ve baş hizasının üzerinde çalışmak,
    • Gün içerisinde iki saatten fazla diz çökerek çalışmak,
    • Gün içerisinde iki saatten fazla beli bükerek veya eğerek çalışmak;
    • Ayaklarına destek vermeden oturmak çalışanların dikkat etmedikleri uygunsuz duruşlardandır.
  • Omuz hastalıklarında kimler risk altındadır?
    Omuz eklemi hareket açıklığı en geniş olan eklemdir. 360 dereceye kadar hareket açıklığı vardır.
    Bu yüzden ortopedi polikliniğine başvuruların ilk 3 sırasında omuz ağrıları yer almaktadır. Risk
    altında olanlar ise spor yapanlar, ev hanımları, ağır işlerde çalışan işçilerdir. Ancak en sık
    kullanılan eklem olduğu için aslında hepimiz birer omuz rahatsızlığı geçirme adayıyız.
     
    Omuz ağrısı nedenleri nelerdir?
    2 tür ağrıdan bahsedebiliriz. Omuzun kendine ait ağrılar ve yansıyan ağrılar. Omuzun kendine ait
    ağrılar bağ, kapsül ve omuz çevresi yumuşak dokulardaki sertleşme, inflamasyon ve yırtıklara
    bağlı ağrılar olabilir. Yine omuzda kıkırdak doku hasarı ve kemik patolojilerine bağlı ağrılara
    rastlanabilir. Yansıyan ağrılar ise en sık boyun kaynaklı olmak üzere, sırt kasları, göğüs bölgesine
    bağlı patolojilere bağlı ağrılar şeklinde olabilmektedir.
    Omuz sıkışma sendromu nedir?
    Omuz sıkışma sendromu omuzun ucunda akromion denilen kemik çıkıntının doğuştan şekline
    bağlı olarak veya zaman içinde dejenerasyonuna bağlı olarak uzaması sonucu, humerus
    dediğimiz omuz eklemini oluşturan kemiğe bası oluşturmasıdır. Omuz şikayetlerinden en sık
    karşımıza çıkanıdır. Özellikle omuzu yukarı kaldırarak yaptığımız başüstü aktiviteler ile ağrı
    artmaktadır. Ayrıca eklem hareket açıklığında azalma olur. Aradaki yumuşak dokularda ödem ve
    şişliğin artması ile de bulgular ağırlaşmaktadır.
    Omuz sıkışma sendromunun tedavisi nasıldır?
    Omuz sıkışma sendromu düşündüğümüz hastalarda ilk tedavi ağrıyı azaltarak eklem çevresi
    kasları güçlendirici egzersizler yapmaktır. Ağrı devam eder ise omuz eklemine enjeksiyon
    yapılabilir. Bu enjeksiyonlar hem tanı koyucudur hem de bir miktar tedavi edici etkisi vardır. Bu
    tedavilere rağmen dirençli ve geçmeyen ağrı, hareketlerde kısıtlılık var ise artroskopik cerrahi
    yapılabilir.
    Omuzda kas yırtılmaları nedir ? Kimlerde sık görülür ?
    Kas yırtılmaları sıkışma sendromunun bir ileri basamağı olarak düşünülebilir. Omuzu kaldrmaya
    yarayan kas gruplarının akromiyon dediğimiz çıkıntılı kemiğin altında sıkışması ve sonrasında
    yırtılmasıdır. Sporcularda veya travmalara bağlı olarak kas gruplarında ani yırtılma ve kopma
    olabilir. Yaşın ilerlemesi ile omuz kas gruplarının yapıştığı alanda kanlanma azalmaktadır. Buna
    bağlı olarak o bölgede tekrarlayıcı baş üstü aktiviteler (spor yaparken, ev işlerinde çalışırken,
    işyerinde fiziksel yük vererek çalışırken) ile kopmalar meydana gelebilmektedir.
    Omuz kas yırtılması olan hastada ne gibi şikayetler olur ?
    Omuz bölgesinde ağrı ve hareket kısıtlılığı şikayetleri ile başvurabilirler. Ancak hiçbir şikayet
    olmadan tesadüfi kas yırtılmalarına da rastlamak mümkündür.
    Omuz kas yırtılmasının tedavisi nasıldır?
    Genç ve ani oluşmuş, ciddi hareket kaybına yol açmış yırtıklar dışnda ilk tedavi seçeneği
    herzaman cerrahi değildir. Öncelikle omuz çevresi kaslarının güçlendirici egzersizler verilip takip
    edilir. 3-6 aylık güçlendirici egzersiz programın rağmen şikayetler devam eder ise o zaman
    cerrahi tedavi seçeneği düşünülebilir. Cerrahi tedavide artroskopik yani kapalı ameliyat
    dediğimiz yöntem ile kopmuş olan kasların tekrar yapışma yerine dikilmesi şeklindedir.
  • Omuz çıkıkları nasıl oluşur?
    Omuz eklemi bağlar ile desteklenmiş kolay kolay çıkmayan bir eklemdir. Omuz ekleminin
    çıkması için büyük travmalar gerekmektedir. Spor yaparken oluşan yaralanmalar, düşme veya
    trafik kazaları gibi ciddi travmalar sonrasında omuz çıkıkları görülebilmektedir.
    Omuz çıkıkları nasıl tedavi edilmelidir ?
    Omuzunuz çıktığı zaman yapılması gereken ilk iş omuzun tekrar yerine oturtulmasıdır.
    Sonrasında omuzu yerinde tutmaya yarayan yapıların çıkıktan nasıl etkilendiği tespit edilmelidir.
    Tüm omuz çıkıklarında çıkık sonrası ameliyat önerilmeli midir?
    Burada hastanın yaşı ve fiziksel durumu dikkate alınmalıdır. 20-25 yaş arası genç hastalarda ilk
    çıkıktan sonra omuz çıkığı oranı %80-90 oranında olabilmektedir. Bu yüzden ben bu yaş
    grubunda ilk çıkıtan sonrada cerrahi tedaviyi öneriyorum. Ancak daha ileri yaşlarda ilk çıkık
    yerine oturdulduktan sonra omuz çevresi kasları güçlendirilmeli ve hasta takip edilmelidir. Tekrar
    çıkık oluşması durumunda cerrahi tedavi seçeneği düşünülebilir.
    Omuz çıkıklarının tedavisinde ne yapılıyor ?
    Omuz eklemini yerinde tutmaya yardımcı olan ”labrum” adını verdiğimiz bir yapı vardır. Bu yapı
    glenoid dediğimiz eklem yuvasının etrafını sararak Omuz ekleminin çıkmasını engeller.
    Tedavide biz bu yapıyı değerlendirerek kopmuş olan yapışma bölgesine artroskopik dediğimiz
    kapalı ameliyat yöntemi ile dikiyoruz ve sonrasında rehabilitasyon programına alıyoruz.
    Omuz kireçlenmesi nedir?
    Omuzda düşme, çarpma veya zaman içinde yaşlanmaya bağlı kıkırdak kaybı ve buna bağlı olarak
    eklem yüzeylerinin birbirine sürtümesine bağlı olarak aşınma olmasıdır.
    Omuz kireçlenmesinin tedavisi nasıldır?
    Başlangıç tedavisi ağrı kesiciler ve omuz kaslarının güçlendirici egzersizlerdir. Ancak ağrılar
    gece uykudan uyandıracak kadar şiddetli olyor ise ek olarak omuz eklemi içine enjeksiyon
    tedavileri gündeme gelebilir. İleri derecede omuz ağrısı ve hareket kısıtlılığı olan ve diğer
    tedavilere yanıt alınamayan hastalarda ise omuz protezi uygulanabilir.
    Donuk omuz nedir ?
    Omuz eklemini çevreleyen kapsülün sertleşmesi ve buna bağlı olarak oluşan ağrı ve hareket
    kısıtlılığıdır.
    Donuk omuzun tedavi süreci nasıldır?
    Donuk omuz 6 ay ile 2 yıl içinde kendiliğinden düzelebilen bir hastalıktır. Anck her zaman tam
    düzelme olmayabilir. Hastanın donuk omuza bağlı ağrısının olduğu dönemde ağrıyı azaltmaya
    yönelik tedaviler yapılmaktadır. Ancak 6 aydan uzun süren donuk omuza bağlı şikayetleri
    azalmayan hastalarda kapalı (artroskopik) yöntem ile kapsülün gevşetilmesi gerekebilir.
    Artroskopik tedavi nedir ve omuz ameliyatlarında nasıl avantaj sağlamaktadır?
    Artroskopik tedavi bir optik kamera yardımı ile eklemin görüntüenmesi ve bu görüntünün ekrana
    yansıtılması ile yapılan cerrahi tedav iyöntemidir. Omuz ekleminde artroskopik tedavinin ciddi
    faydaları olmaktadır. Bu yöntem ile omuz eklemine ulaşmak için kas kesisi yapılmadığı için
  • çevre dokulara zarar verilmemekte ve bu sayede hasta iyileşme dönemine çok daha hızlı
    girmektedir. Günlük yaşama dönüş açısından açık cerrahiye göre çok daha avantajlıdır.
    Omuz sağlığını korumak için nelere dikkat etmeliyiz ?
    Omuz vücudun en hareketli eklemidir. Bu yüzden omuzdaki bir sorun hemen kendini belli eder .
    Omuz sağlığını korumak için gereken en önemli nokta eklem hareket açıklığını tam olarak
    sağlayacak areketleri yapmak ve omuz çevresi kasları güzçlendirmektir. Fakat ağırlık kaldırarak
    yapılan tekrarlayıcı ve bilinçsiz hareketlerden kaçınmak gerekir. Omuz ağrısı olduğu zaman
    hekime başvurak için uzun süre beklememek gerekir. Çünkü yapılacak geç başvurular
    ameliyatsız çözüme kavuşturulabilecek patolojilerin ilerlemesine neden olabilmektedir.
  • Günümüzde spor aktiviteleri toplumda ciddi oranda artış göstermiştir. Sağlıklı bir yaşam geçirme isteği ile toplumda yaygınlaşan sportif faaliyetler ile de spor yaralanmaları belirgin oranda artış göstermiştir.

                Spor yaralanmalarına neden olan faktörler kişiye ve çevreye bağlı olarak iki ana başlıkta toplanabilir. Kişiye bağlı sebepler yetersiz esneme, kas güçsüzlüğü, aşırı yüklenme, tedavi edilmemiş yaralanmalar olarak sıralanabilir. Çevresel faktörler ise uygunsuz spor malzemesi kullanımı, kötü zemin, yanlış egzersiz programları ve spor kurallarına uymamaktır.

                Akut ve kronik olmak üzere iki çeşit spor yaralanmasından söz edilebilir. Akut yaralanmalar spor yaparken ani olarak gelişen yaralanmalardır. Ciddi ağrı, şişlik, yaralanan bölgenin üstüne basamama, eklem bölgesini hareket ettirememe gibi şikayetler ön plandadır. Kronik yaralanmalar ise spor veya uzun egzersiz sonrasında ortaya çıkan ağrılardır. 

                Kişi spor yaptığı sırada ağrı veya zedelenme hissederse aktivitesine o anda ara vermelidir. Ara vermeden ısrarla spora devam edilmesi ağrının şidddetlenmesine ve daha ciddi spor yaralanmalarına neden olabilir.

                Özellikle uzun dönem spor yapmamış veya spora ara vermiş kişilerin, spora başladığı ilk dönemlerde anormal ağrı hissetmeleri normaldir. Ancak bu dönemde ısrarla uzun süren antrenmanlar, egzersizler yapmak kalıcı sakatlıklara yol açabilir. Bu nedenle özellikle spora ara verilmişse ilk egzersizler 20-30 dakikayı geçmemeli, geçecek egzersizlerde mutlaka en az 5-10 dakika ara verilmelidir. Spora başlangıç aşamasında ısınma ve germe egzersizleri mutlaka yapılmalı, egzersiz bitimini takibende başlangıçta yapılan ısınma egzersizleri tekrar edilmelidir.

                Tüm haftayı spor yapmadan geçirerek bütün haftann spor yükünü hafta sonuna sığdırmaya çalışanlar için ”Weekend Warriors” (Haftasonu Savaşçıları) terimi kullanılmaktadır. Özellikle ortayaş üstü populasyonda yaygın olan bu ”savaşçılar” sakatlanmalara en açık olan gruptur. Düzensiz ve hafta sonuna sığdırılmaya çalışılan spor aktivitelerinden kaçınılmalı, eğer sadece hafta sonu spor yapma imkanı var ise ısınma ve germe egzersizlerine dikkat ederek uzun ve yorucu olmayan egzersizler tercih edilmelidir.

                Profesyonel olmayan spor dalları ile uğraşan kişiler; devamlı aynı eklemlere yüklenmemek için belirli dönemlerde farklı spor ve egzersizleri tercih edebilirler. (Kış aylarında basketbol, baharda bisiklet, yaz aylarında ise yüzme gibi.) Böylelikle aynı eklemlere sürekli yüklenerek bu eklemlerde ortaya çıkabilcek kronik zedelenmelerin önüne geçilebilir.

     

                Spor Yaralanmalarından Korunmak için Öneriler:

    • Spor öncesi ve sonrası ısınma ve germe egzersizleri yapın.
    • Şok absorbe edici özelliği olan uygun ayakkabılar giyin.
    • Sert ve engebeli zeminlerden kaçının.
    • Kendinize uygun spor dalını seçin.
    • Doğru spor ekipmanları kullanın
    • İmkanınız var ise spor salonları yerine açık havada spor yapmayı tercih edin.

     

                Ne zaman doktora başvurmalıyım?

    • Yaralanma sonrası ciddi ağrı, şişlik, uyuşma
    • Yaralanma bölgesinin üzerine basamama ve yük verememe
    • Eski yaralanma bölgesinin tekrar zedelenmesi; o bölgede ağrı ve şişlik olması
    • Eklem bölgesinde anormallik ve güvensiz hareket ettirme.

     

     

    En sık spor yaralanmaları diz ve ayak bileğinde yaşanmaktadır. Bu yaralanmalar kilo fazlalığı olan kişilerde daha sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden özellikle kilo vermek için spor yapan kişilere önerilerim:

    • Eklemlere fazla yük verecek futbol, basketbol gibi spor dalları kilo vermek amaçlı kullanılmamalıdır.
    • Yüzme , koşu bandı kullanmadan düz yürüyüşler yapılabilir.
    • Egzersiz programı oluşturmadan önce mutlaka sağlık kontrolü yaptırın.